Yaşam boyu tecrübe ettiğimiz kimi zaman anlık kimi zaman uzun vadeli üzüntü veren olaylar depresyona neden olabilmektedir. Bireyler yaşadıkları depresif süreç içerisinde suçluluk duygusu yaşayabilmektedirler. Bununla birlikte yaygın olarak bedensel semptomlar da ortaya çıkmaktadır. Bu durumda birey hiçbir nedeni olmadan da bedensel ağrı hissedebilir. Bu durumda semptomlar bireyden bireye farklılık gösterebilir. Örneğin depresyon sürecindeki bir birey uykuya dalmakta zorluk çekerken; başka bir birey tam gün uyuyabilmektedir.
Klinik uygulamalarda “Majör Depresyon” olarak ifade edilen depresyon, sürekli düşük ruh haline ve ilgide azalmaya neden olan duygu durum bozukluğudur.
Yanlış: Depresyon çok önemsenecek bir hastalık değildir, herkes yaşar.
Doğru: Depresyon ciddiye alınması gereken bir hastalıktır. Sıklıkla sıradan bir mutsuzluk ile eş değer tutulmaktadır. Nörolojik bulgular, depresyona sahip kişilerin beyinlerinde normal dışı aktivasyonlara sahip olduğunu göstermektedir.
Yanlış: Depresyon hemen çözülecek bir problemdir.
Doğru: Depresyon hemen çözülecek bir durum değildir. Fakat tedavi edilebilmektedir. Tedavi süreci bazı olgular da uzun sürebilmektedir.
Yanlış: Depresyonda olan bireyler her gün ağlar.
Doğru: Her gün ağlamazlar. Hatta depresyonda olsalar bile bazen hiç ağlamazlar. Birey çoğunlukla kendini boşlukta hissedebilir.
Yanlış: Depresyon kendiliğinden geçer.
Doğru: Bazı bireyler depresyonla kendileri başa çıkabilseler de; çoğu zaman kişiler başa çıkmakta güçlük çektiğinden tedaviye ihtiyaç duyulur. Tedavi edilmediği zaman aylarca hatta yıllarca devam edebilmektedir.
Yanlış: Çocuklarda depresyon yaşanmaz.
Doğru: Her yaş grubunda depresyon görülebilmektedir.
Psikolojik, biyolojik ve sosyal faktörler depresyonun ortaya çıkmasına etki edebilmektedir. Genel olarak;
Bu durum ciddiye alınıp tedavi edilmezse ağır depresyon belirtilerine dönüşerek, bireyin duygusal davranışsal ve bir takım sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunlar;
Yukarıda verilen depresyon belirtilerinin en az 2 hafta boyunca, çökkün duygu durum ve ilgide azalmanın en az birinin varlığıyla birlikte beş veya daha fazla belirtinin olması gerekmektedir. Bunlar, bireyin günlük yaşamı ile ilgili işlevsellikte düşmeye ve kişilerarası ilişkilerin zayıflamasına neden olur. Bunlar karşılandığı ve bireyin detaylı öyküsü alındığı zaman depresyon tanısı konulabilir. Birey iki hafta boyunca ağır bir depresif duygu durum içinde olursa ağır depresyondan söz edilebilir.
Psikotik depresyon, psikotik semptomların görüldüğü majör depresyon evresidir. Psikotik depresyona sahip olan bireyler de varsanı ya da sanrı belirtilerinin bir veya daha fazlasının görülmesiyle birlikte majör depresyon belirtilerinin de görülmesi durumudur. Bipolar bozuklu veya majör depresif bozukluk sınırlarında ortaya çıkabilmektedir. Ayırt edici nokta, majör depresif belirtilerine ek olarak sanrı ve/veya varsanıların var oluşudur.
Kronik depresyon, süreğen depresif bozukluk veya distimi olarak da bilinmektedir. Kronik depresyon, majör depresyona oranla şiddeti daha az fakat daha uzun süren bir depresyon türüdür. En az 2 yıl boyunca devamlı olarak hafif şekilde görülen depresyon semptomları mevcuttur. Belirli dönemlerde iyileşme görülebilir; fakat bu en fazla 2 ay olur.
Depresyon türleri arasında en sık görülen unipolar depresyon, tek epizod şeklinde ortaya çıkmaktadır. Tek bir epizod haftalar veya yıllarca sürebilir. Farklı belirtiler görülebilir; ancak bunlar her zaman en az 2 hafta sürmektedir. Unipolar depresyon, bireyin depresyon sürecinin tekrarlanması durumudur. Bu epizodlar tek bir epizod veya tekrarlayıcı epizod şeklinde olabilmektedir. Tek bir epizodla giden epizodlar iki yıldan daha fazla sürebilmektedir.
Depresyon yaşayan birçok kişide klinik gidişat iyi olsa da, her üç kişiden birinde yaşam boyu tekrarlamalar görülmektedir. Birey depresyon sürecini geçirdikten sonra genelde normal duygulanımına döner. Bipolar depresyonda ise manik ve depresyon evreleri birbirini takip eder. Manik evrede birey kendini aşırı şekilde mutlu hisseder ve hiçbir şey umurunda değilmiş gibi hisseder. Bu duruma bipolar bozukluk (manik depresyon, iki uçlu bozukluk) denir.
Bu noktada yararlı bir tedavi planı ve takibi için unipolar depresyon mu yoksa bipolar depresyon mu olduğu iyi karar verilmelidir.
İçsel depresyon olarak da bilinen endojen depresyon, depresyona etki edecek hiçbir problem olmadan ortaya çıkan bir durumdur. Bu yüzden tedavi ve teşhisi de geç olmaktadır. Genellikle kişi kendinde olan semptomları kabul etmez, ayrıca anlam vermediği için semptomlara önem vermez. Fakat erken teşhis ve tedavi diğer rahatsızlıklarda olduğu gibi endojen depresyonda da önemlidir.
Endojen depresyonun genelde genetik olarak geçtiği bilinmektedir. Aile üyelerinde bu rahatsızlığın var oluşu diğer aile üyelerinde ya da bireyin çocuklarında olma olasılığını arttırır. Bir diğer sebebi de beyindeki dopamin, eratonin ve melatonin gibi hormonların eksik olmasıdır.
Doğum sonrası depresyon olarak da bilinmektedir. Postpartum depresyon, doğum yaptıktan sonra uzun süreli ve yoğun olumsuz duygulara neden olmaktadır. Her zaman için ilk doğumdan sonra ortaya çıkma gibi bir durum söz konusu değildir; aksine sonraki doğumlarda da ortaya çıkabilir. Genelde doğum yaptıktan 1 veya 3 hafta geçtikten sonra kendini gösterir; fakat bazen birkaç ay veya bir yıl sonra da ortaya çıkabilir.
Genelde ilk olarak fiziksel muayene ile bireyin sağlığı hakkında bilgiler alınır. Bazen depresyon fiziksel bir sağlık sorunundan kaynaklı ortaya çıkmış olabilir. Daha sonra psikiyatrik muayene yapılır ve bireyin düşünce kalıpları, duygu ve davranışları hakkında sorular sorularak bilgi edinilir. Her bireyde semptomlar farklılık gösterebilmektedir. Bu yüzden depresyon semptomları ve diğer depresyon türleri detaylı ve çeşitli soru teknikleriyle veya anketlerle değerlendirilir. Doğru teşhisin yapılması doğru tedavinin uygulanması için önemli rol oynar.
Depresyon, bireyin yaşamındaki işlevselliği düşürdüğünden dolayı bu rahatsızlıkla yaşamak güçtür. Fakat tedavi, depresyonla baş edebilmenizi ve yaşamınızı daha rahat sürdürmenizi sağlamaktadır. Tedavi ile var olan belirtileri başarılı bir biçimde yönetebilirsiniz.
Depresyon vakalarında genellikle psikoterapi ve ilaç etkili olmaktadır. İlk aşamada depresyon belirtileri yoğun bir şekilde kendini gösteriyorsa; doktor ya da psikiyatrist belirtileri hafifletebilmek için ilaç verebilir. Daha sonrasında bu vakalar, alanında uzman psikolog ile psikoterapi tedavisine devam eder. Fakat bazı durumlarda ağır depresyon belirtileri olmadığından dolayı ilk aşamada doğrudan psikoterapiye başlanabilir. Ayrıca ağır depresyon durumunda semptomlar hafifleyene kadar hastanede yatış gerekli olabilir. Uygulanacak tedavi yöntemi kişiden kişiye değişmektedir.
Depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar genelde 2-4 hafta sonra etkisini göstermeye başlar. Bu tedavi en önemli unsur ilaçların doktor kontrolünde verilmesi ve takip edilmesidir. Genel olarak verilen depresyon ilaçları;
Depresyon ilaçları yani antidepresanların esas amacı depresyon semptomları azaltmaktır. Mutlaka doktor tarafından verilmeli ve kontrol edilmelidir. Eğer kullanılan ilaçlar semptomlarda azalmaya etki etmiyorsa veya ilacın yan etkileri bireyde görülmüşse farklı ilaç denenebilmektedir. Her birey için farklı ilaç tercih edilmektir. Uygun ilaç seçimi yapılırken semptomlar ve yan etkilerine ek olarak bireyin genel sağlık hali, başka ilaç kullanımı, emzirme veya hamilelik durumu varsa bunlara da dikkat edilmelidir.
İlaçlar kullanımdan bir süre sonra etsini göstermeye başladığı için kişinin sabırlı olması gerekmektedir. Doktor verdiği şekilde ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Alkol depresyonu azalt��yor gibi algılanmaktadır fakat uzun süreli bakıldığı zaman daha da kötüye götürdüğü bilinmektedir. Bu yüzden ilaç ve alkolün birlikte alınmaması önerilmektedir.
Depresyon tedavi edilmediği takdirde bireyi intihara kadar götürebilecek ciddi bir rahatsızlıktır. Birey depresyon belirtileri gösteriyorsa psikiyatriste veya klinik psikoloğa başvurarak tanı ve tedavi alması önemlidir. Depresyon ilaçları, bireyin ruh halini iyileştirmesine enerjisini yükseltmesine, dikkatinin ve üretkenliğinin artmasına yardım etmektedir. Aynı zamanda kişilerarası ilişkilerde yaşadığı sorunların daha aza inmesinde katkı sağlar.
Birey ilaç kullanımını bırakmak istiyorsa öncelikle doktoru ile konuşup doktor kontrolünde bırakmalıdır. Çünkü bir anda ilaçları kesmek ya da dozu kaçırmak yoksunluk belirtilerini ortaya çıkarabilmektedir. Ayrıca bir anda bırakmak depresyonun bir anda daha da kötüleşmesine etki edebilir. Bu yüzden güvenli bir biçimde dozun kademeli olarak azaltılması için doktorla iletişime geçilmelidir.
Depresyon tedavisinde BDT’nin amacı, bireydeki yapıcı olmayan düşünce kalıplarını değiştirmektedir. Bireyin çocukluk çağında olumsuz deneyime sahip olması belirli şemaların oluşmasına neden olmaktadır. Erken yaşta oluşan şemalar yetişkinlik çağında tetikleyen herhangi bir olayda depresyonu beraberinde getirebilir. Örneğin, “ben değersizim”, “kimse beni sevmiyor”, “başarısızım” gibi olumsuz düşünceleri daha gerçekçi düşüncelerle değiştirmektir. Tedavi sürecinde bireye, otomatik düşüncelerini tespit edebilmesi, bunların doğruluğunu değerlendirebilmesi ve alternatif düşünce üretebilmesi öğretilir. Tüm bahsettiğimiz bunlar tedavinin bilişsel kısmıdır. Davranışçı terapide de, ev ödevi dediğimiz seansta konuşulan ve uygulananları seans sonrasında da günlük yaşamına uygulaması veya birey ile birlikte aktivite listesi yapılır ve onları uygulaması istenir. Tamamen davranışa yönelik uygulamalardır.
Terapist, bireyin çevresindeki kişilerle ilişkilerine odaklanmaktadır. Burada kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkan problemlerin depresyonun oluşmasına etki ettiği varsayılır. Bu yüzden sosyal ilişkilerdeki problemleri çözmeye çalışır.
Depresyonda olan bireyin bilinçaltına odaklanarak, oradaki çatışmaları, savunma mekanizmalarını ve inançları ele alınmaktadır. Depresyondaki bireyin değersizlik ve suçluluk hislerinin, erken çocukluk çağında yaşadığı travmatik deneyimlerin olduğunu amaçlar. Psikodinamik terapide asıl incelenen şey çocukluk çağında çözümlenmeyen davranış şekilleridir.
Bu terapi de amaç, depresif kişinin göz hareketleriyle beraber travmatik olaylarıyla ilgili duygu ve düşüncelerini ortaya çıkarmaktır. EMDR sekiz aşamadan oluşmaktadır. Bunlar
Bu terapi türünde depresif kişiyle beraber ailesinin yaklaşımı da değerlendirilir. Baş etme, değersizlik, suçluluk, özgüven eksikliği, kriz yönetimi gibi etkenlerin düzelmesi için aile desteğinin olması gerektiğine inanır.
İnsancıl varoluşçu terapide, depresyondaki bireyin yaşamındaki sorumlulukları almadığı için özgür olmadığı öne sürülür. Ayrıca birey yaşamındaki tüm enerjiyi başkaları tarafından sevilme, kendi arzularını yok sayarak başkalarının isteklerine göre yaşamayı tercih eden kişidir. Depresyon belirtilerinde en çok görülen suçluluk hissi aslında tam da bu nedenden kaynaklıdır. Bu ekolde, kişinin sadece kendi isteklerine odaklanılmakta ve bunun üzerine çalışılmaktadır.
Depresyona neden olan davranışları, düşünceleri, yaşantıları değiştirmekten ziyade farkındalık meditasyonu aracılığıyla kabullenmesi sağlanır. Burada odaklanma, duygu ve nefes egzersizlerine yer verilir.