Borderline kişilik bozukluğu, çok sık ve yoğun değişkenlik gösteren ruh halleri, bozuk benlik imajı (kendinlik algısı), davranışlardaki istikrarsızlık ve karasızlıkla kendini gösteren ciddi bir ruhsal hastalıktır. Bu belirtiler dürtüsel eylemlerde ve kişiler arası ilişkilerde ciddi sorunlara yol açar.
“Borderline” terimi 1930’ların sonlarından itibaren psikoloji dünyasında kullanılmaya başlanmış olsa da, 1980 yılında kişilik bozuklukları (2.eksen) kategorisinde DSM-III’ ün yayınlanması ile tanımlanan, psikotik ve nevrotik bozukluklar arasında kaldığı düşünülen bu bozukluk, Krenberg’in “borderline kişilik örgütlenmesi” kavramından ayrılarak ortaya çıkmıştır.
Genç erişkinlik döneminde başlayan, farklı koşullarda ortaya çıkan, toplum içerisinde %2-3 oranında ve kadında erkeğe oranla 2-3 kat daha sık görülen bu bozukluk kişiler arası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık sergileyen, belirgin dürtüselliğin eşlik ettiği bir bozukluktur.
Karakteristik olarak; terk edilmeden kaçınmak için sürekli bir çaba gösterme, kişiler arası ilişkilerde ve benlik algısında yoğun git-geller, dürtüsellik, intihar ile ilgili yenileyen davranışlar, duygulanımda alışılmışın dışında dalgalanmalar, kronik bir boşluk hissi, yoğun öfke, paranoid düşünceler, bazen de ağır dissosiyatif belirtiler (bilinç, bellek ve kimlik sorunları/ saçma konuşmalar, konuşmada zorluk, baygınlık, unutkanlık, kim olduğuna dair şüpheler) en belirgin semptom ve özellikler arasında yer alır.
Sınırda kişilik bozukluğunun tam olarak neyden kaynaklandığı bilinmemekle birlikte olumsuz çevresel ve genetik faktörlerin büyük rol oynadığı görülmektedir.
Genetik Öyküsü; Ebeveyn ya da yakın aile üyeleri arasında bu bozukluğun olduğu bireylerde borderline görülme olasılığı 5 kat daha fazladır.
Çevresel, Kültürel ve Sosyal Faktörler; Yapılan araştırmalara göre Borderline kişilik bozukluğu olan bireylerin %71’inde çocukken yaşadığı cinsel istismar ve ihmal, şiddet veya ayrılık öyküsü olduğu saptanmıştır.
Biyolojik Faktörler; Çalışmalar, borderline kişilik bozukluğu olan kişilerin, beyinde özellikle implusları ve duygusal düzenlemeleri kontrol eden alanlarda yapısal ve fonksiyonel değişkenlikler görülmüştür.
Ancak unutulmamalıdır ki bu değişikliklerin hiçbirinin, teşhis öncesinde risk faktörü olup olmadığı veya bozukluğun bu değişikliklere sebep olup olmadığı kesin değildir. Bu faktörler kişide riski arttırsa da borderline kişilik bozukluğu geliştireceği anlamına gelmez.
Borderline kişilik bozukluğu için genel olarak psikoterapi, ilaç, grup terapisi, akran ve aile desteğini içeren tedavi yöntemleri önerilmektedir.
Semptomları hafifletmek için psikoterapi ilk basamak olarak görülür. Bu anlamda Diyalektrik Davranışçı Terapi (DDT), Mentalizasyon Temelli Terapi (MTT), Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Psikodinamik Psikoterapi gibi çeşitli psikoterapi yöntemleri araştırılarak uygulanmış ve etkili olduğu görülmüştür.
Farmakolojik tedaviler genellikle bireysel hasta tarafından gösterilen spesifik hedef semptomlara dayalı olarak reçete edilir. Antidepresan ilaçlar ve duygudurum düzenleyicileri depresif ve / veya kararsız bir duygudurum için yararlı olabilir. Düşüncede bozulmalar olduğunda antipsikotik ilaçlar da kullanılabilir.